Ağrı Nedir?

Uluslararası Ağrı Araştırma Teşkilatı (IASP) tarafından yapılan tanımlamaya göre ağrı “ Vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, gerçek ya da olası bir doku hasarı ile birlikte bulunan, insanın geçmişteki deneyimleriyle ilgili duysal, afektif, hoş olmayan bir histir.”

Ağrı tüm vücudumuzda bulunan duyusal sinir lifleri aracılığıyla beynimize vücudumuzdaki ağrının hissedildiği bölgedeki gerçek ya da olası hasarların bildirilmesidir.

Ağrılar çok farklı boyutları olan birçok değişken faktörden etkilenen tanımlanmasına en aktif rölü merkezi sinir sistemiz olan beynimizin aldığı neredeyse herkesi ilgilendiren önemli bir sorundur.

Eklem, kas ve dokularda oluşan ağrıların neredeyse tamamının sebebi bulunabilir ve tedavileri yapılabilirken bazı ağrıların teşhisi ve tedavisi hala mümkün olmayabiliyor.

Ağrıyı en net tanımlayacak cümle ağrının oldukça etkili olan vücudun bir alarm ve uyarı mekanizması olarak da tanımlayabiliriz.

Ağrı tek başına bir hastalık ya da sorun olmasa da genellikle bir hastalık ya da doku, eklem hasarına eşlik ettiği için ciddiye alınması gereken önemli bir duyudur.

Vücutta neredeyse her yerde bulunan ağrı sinirlerini kullanarak belli bir bölgenin, dokunun ya da eklemin bir sorunu olduğunu olumsuz bir his ile birlikte merkezi sinir sistemine bildirip beynimiz tarafından deşifre edilip tanımlanmasıyla ağrı hissi oluşur.

Ağrı şikayetlerini neredeyse tüm hastalıklarda duyarız ve bu durum hastalıkların teşhisinde önemli kriterlerden biridir. Ağrılar niteliği, süresi, şiddeti ve bölgesine göre sınıflandırılır.

Her ağrı kişiye özel olarak farklılık gösterir. Hayatımız boyunca farklı farklı dönemlerde birçok çeşit ağrı hissi ile karşılaşırız bu ağrılar ağrı eşiğimize göre farklılık farklı farklı tanımlamalar yaparız. Objektif teşhis yöntemleri ile tespit edilebilen iki farklı insandaki ağrı bile ağrının oluştuğu kişiler tarafından farklı seviyelerde tanımlanabilir.

Her insanın ağrıya verdiği tepki (ağrı eşiği) birbirinden çok farklıdır. Ağrı deneyimi geçirilen operasyonlara bağlı şiddetli ağrılar hastanın ağrı eşiğini (ağrıya dayanabilme sınırı) yükseltebilir. Hayatı boyunca ağrı çekmemiş bir kişi ile defalarca operasyon geçirmiş bir insanı ağrı deneyimi oldukça farklıdır. Her insan çektiği ağrı ve acıyı kendi deneyimlerine göre yorumlar ve bu durum son derece normaldir çünkü başka bir insanın hissettiği ağrıyı görebilmemiz ve ölçebilmemiz mümkün değildir.

Burada önemli olan ağrı derecesini belirlemek değil bu ağrının hastanın yaşamına olan olumsuz etkisi en kolay ve hızlı şekilde nasıl ortadan kaldırılabileceğidir.

Objektif teşhis yöntemleri bazı ağrıları tanımlamakta yetersiz kalır.  Tanım ve tedavi seçimi, ilaç kullanımı daha çok hastanın yakınmaları üzerine kurulur.

Bazı hastalarda doku hasarı olmasa bile hastaya şiddetli seviyede bir ağrı hissi yaşatabilir.

Ağrı Çeşitleri Nelerdir?

Ağrı konusu oldukça geniştir ama temelde iki grupta toplayabiliriz.

Akut Ağrılar: Nedeni bilinen ağrılar akut ağrı grubuna dahildir. Örnek olarak bir kaza travma sonucu, düşme, çarpma, kesik, darbe, yanık gibi objektif sebeplere bağlı olarak ortaya çıkar uygulanan tedavilerle birlikte azalan seyirde devam edip doku hasar onarımı bitince akut ağrılarda ortadan kalkar. Yukarıdaki nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan akut ağrılar doku hasarlarında, doğru ve yeterli tedavi uygulanmadığı durumlarda akut ağrıdan, kronik ağrıya dönüşebilir.

Akut ağrıları belirgin bir doku hasarına bağlı ve doku hasarı tedavi edildiğinde ortadan kalkan ağrılar olarak tanımlayabiliriz.

Kronik Ağrılar: Nedeni çoğunlukla bilinen ama her zaman objektif kriterle tespit edilemeyen 2 ay süreyi aşan ağrılar tıpkı hastalıklar gibi tedavi edilmeden geçmesi mümkün olmayan kronik ağrılar olarak sınıflandırılabilir.

Bir sebeple ortaya çıkan kronik ağrıları olan hastaların tedavi edilmeyen kronik hastalıkları zamanla vücudun ağrıya bir miktar alışması, ağrı sinirlerinin yorulması, vücudun bu faaliyeti tanımasından dolayı zamanla alışması mümkündür. Bu durum hastanın kronik ağrısının iyileşmeye başladığı şeklinde yorumlanmamalıdır ağrı hassasiyeti aynı şekilde devam ediyor olabilir. Uzun süreli kronik ağrılar tedavi edilemediğinde hastanın psikolojik durumunu da olumsuz yönde etkileyebilir.

Hasta 2 ayı aşkın bir süredir bir ağrı hissediyorsa bu durumun artık kendiliğinden geçmeyeceğini ağrının kronik olduğunu tedavi edilemediği takdirde her zaman bu ağrıyla yaşaması gerekebileceğini bilmelidir.

Hasta kronikleşen ağrılarının çok büyük oranda bir doku hasarına bağlı olabileceğini unutmamalı, ağrısının sebebini ve tedavisini araştırmalı tedavi edilebilecek bir ağrıya sahipse mutlaka tedavi olmalıdır. Günümüzde sebebi objektif kriterlerle belirlenemeyen, tedavisi yapılamayan çok az sayıda ağrı vardır.

Sık Karşılaşılan Akut ve Kronik Ağrılar

  • Baş ağrıları (Primer baş ağrısı, migren, tansiyon, küme tipi)
  • Boyun ağrıları
  • Sırt ağrıları
  • Bel ağrıları
  • Kuyruk sokumu ağrıları
  • Kalça ağrıları
  • Diz ağrıları
  • Ayak ve ayak bileği ağrıları
  • Omuz ve kol ağrıları
  • Dirsek ağrıları
  • El ve el bileği ağrıları
  • Kas ağrıları

Ağrı için Uygulanan Tedaviler

Ağrı tedavisine başlamadan önce ağrının akut ya da kronik ağrı olarak süresi, şiddeti ve sebebi öncelikle araştırılıp elde edilen bulgulara göre tedaviye başlanması gerekir. Ağrı sorunu olan hastalarda yapılan değerlendirmeler, hasta beyanları ve ağrı tedavisinden beklentilerine göre tedavi protokolleri belirlenir.

Hastanın tedaviden beklentisi önemlidir. Bunun temel nedeni örneğin bel fıtığı olan bir hastanın yaşadığı bel ağrısını ele alırsak doğru yaklaşım bel fıtığını tedavi edip bel fıtığına bağlı oluşan bel ağrılarınında birlikte tedavi edilmesidir ama bazen hastanın beklentileri bel fıtığı tedavisinden ziyade sadece fıtığa bağlı oluşan bel ağrılarını tedavi ettirmek istemeleridir. Bu durumda ağrı tedavi edilse bile bel fıtığı tedavi edilmemiş olarak kalacaktır.

  1. İlaç Tedavileri : Genellikle belirgin sebebe bağlı olan şiddeti çok yüksek olmayan ya da her hangi bir sebeple yakın zamanda tedavi edilemeyecek ve ya hali hazırda uygulan bir tedavi sürecinde hastanın ağrılarını azaltmak ya da tamamen ağrı hissini ortadan kaldırmak için uygulanır. İlaç tedavileri genelde uygulanan bir tedavi protokolüne eşlik eder ve sürelidir. Ana tedavi bitince ağrıda ortadan kalkacağı için tedaviden sonra ilaçla ağrı tedavisi de biter.
    Ağrı tedavisinde kullanılan çok çeşitli ilaçlar vardır her hastanın durumu ayrıdır ilaç tedavilerinde kullanılacak ilaçlar, doz ve kullanım süreleri de kişiye özel oluşturulur kişiye özel periyodlarla sayısı, dozu ve kullanım süreleri değiştirilir.
  1. Fizik Tedavi: Cerrahiye de olmayan eklem rahatsızlıkları (el ve el bileği, dirsek, omuz, kalça, diz, ayak ve ayak bileği) boyun, sırt ve bel fıtıklarında ya da cerrahi ameliyatlardan sonra rehabilitasyon sürecinde uygulanır. Fizik tedavi ile hastanın vücudundaki yeni duruma alışması sağlanır. Sıcak uygulamalar, soğuk uygulamalar, masaj ve akupunktur gibi yöntemlerle ağrının olduğu yerdeki kan akışı hızlandırılır. Fizik tedavinin ilk günlerinde ağrılarda artış oluşması normaldir ilerleyen seanslarda ağrılar azalacaktır.
    Fizik tedavi ile ağrıların azaltılması, eklemlerin hareket fonksiyonlarının artırılması, ağrıların azaltılması mümkündür. Doğru yapıldığında ameliyata giden süreci uzatabilir ve ya durdurabilirken ameliyat sonrası ise rehabilitasyon döneminde oldukça etkin bir destek tedavisi olabilir.
  2. Hücresel Tedaviler: Tam kopmanın oluşmadığı grade 2 seviyesine kadar ki kas, tendon ve bağ yırtıklarında, eklem mekaniğinin bozulmadığı kireçlenmelerde eklem ömrünü uzatmak kısmi doku hasarlarını onarmak için uygulanan biyolojik rejenerasyon sağlayan tedavilerdir. Hücresel tedaviler 3 çeşittir kandan hazırlanan prp tedavileri, kemik iliğinden hazırlanan kemik iliği kök hücre tedavileri, göbekteki yağlardan hazırlanan yağ kök hücreleri ile kas, tendon, bağ, kıkırdak, kemik hasarları ve omurga disklerindeki kısmi dejenerasyonlar tedavi edilebilir. Hücresel tedavilere bağlı olarak da bu bölgelerdeki ağrılar azaltılabilir ya da tamamen tedavi edilebilir.
  3. Epiduroskopi ile ağrı tedavisi: Tedavi alanı epidural alandır yani tüm omurganın tedavisinde omurilik sinirleri ile omurga diskleri arasındaki alana ulaşmayı mümkün kılan hassas bir tedavi yöntemidir.
    Çok ince esnek fiber optik ve tercihen kamera destekli başlıklarla 0,5 cm’lik cilt kesisi yaparak kuyruk sokumundan omurilik kanalına girilip doku hasarı oluşturmadan omurilik kanalına gerekirse ilaç uygulamaları ya da omurilik kanalında oluşan sorunlara müdahale edebilmeyi sağlayan ağrısız acısız bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.
    Epiduroskopi ile omurga tedavilerini sıklıkla eskiden bel fıtığı olmuş ama hala şikayetleri devam eden hastalarımıza tavsiye ediyoruz. Eski bel fıtıklarına bağlı omurilik yapışıklıkları, omurilik kanalına yapılan kısmi baskılar ve bunlara bağlı oluşan hafif ya da şiddetli bel ağrılarını tedavi ediyoruz.
    Epiduroskopi ile bel ağrılarının tedavisinin süresi yaklaşık 15 dk’dır. Hasta işlem sonrası günlük hayatına devam edebilir.
  4. Radyofrekans ile ağrı tedavisi: Cerrahi ameliyat seviyesinde olmayan, herhangi bir nedenle ameliyat olmak istemeyen ya da bir sebeple ameliyat olması riskli olan kronik bel, sırt ve boyun ağrıları yaşanmasına sebep fıtıkları olan hastaların fıtık ve bunlara ağrılarının tedavisinde radyofrekans son derece güvenli ve yüz güldüren bir tedavi seçeneğidir.
    Radyo frekans ile ağrı tedavisinin amacı kronik ağrı iletimi sağlayan ağrı sinirlerinin güvenli bir şekilde bloke edilmesidir.
    Radyofrekans ile ağrı tedavisi çok uzun süreli ve kalıcı bir tedavidir. Radyofrekans ile görüntüleme cihazlarının desteği ile steril koşullarda ağrı üreten sinir liflerine nokta atışı yapılarak sadece ağrılı bölgeye müdahale edilip sinir lifleri bloke edilir.
    Bel, boyun, sırt, omuz, dirsek, kalça, diz ve ayak bileğindeki kronik ağrıların tedavisinde çok etkili sonuçlar verir.
    Radyofrekans ile ağrı tedavisinin en önemli avantajı cerrahi bir operasyona gerek duymadan etkin sonuç alınabilmesidir. El, dirsek, omuz, faset eklem, kuyruk sokumu, kalça, diz ve ayak bileğinde oluşan kireçlenmelere bağlı ağrılar radyofrekans ile tedavi edilebilir.
    Lokal anestezi ve ya sedasyon altında yapılabiliyor ve tedavinin süresi ortalama 20 – 30 dakika sürer işlem sonrası 2 saat gözetim altında tutulup taburcu edilebiliyor.
    Tedavi sonrası 3-5 gün aralığında ev istirahati öneriyor zorunlu ihtiyaçlar dışında yatak istirahati yapmanızı öneriyoruz.
  5. Cerrahi Yöntemlerle Ağrı Tedavisi: Cerrahi müdahale gerektiren doku hasarlarına şiddetli ağrı eşlik eder. Cerrahi yöntemlerle ağrı tedavileri aslında hasarlı dokuların tedavisidir ana tedaviye ek olarak ağrı şikayetleri tedavi edilmiş olur.
    Yumuşak dokularda ( kas, tendon, bağ, cilt ) oluşan yaralanmalar, kemik ve kıkırdak dokularındaki hasarların ileri seviye olanları cerrahi müdahaleleri zorunlu hale getirir.
    Kronikleşmiş uzun yıllara dayanan baş ağrıları kesin sebepleri belirlendikten sonra cerrahi yöntemlerle tedavi ettiğimiz en önemli baş ağrılarıdır.

Ağrı Hakkında Sık Sorulan Sorular

  1. Kol, omuz ve boyun bölgemde ağrılarım var nasıl tedavi olabilirim?
    Cevap: Her hastanın ağrıları, ağrı deneyimi farklıdır öncelikle ağrıların sebebi tespit edilip tedavi yöntemi buna göre belirlenir. Her ağrı için kullanılan kesin bir ağrı tedavisi yoktur.
  2. Ağrıyı ne kadar süre geçtikten sonra ciddiye almak gekeriyor?
    Cevap: Düşme, çarpma, darbe gibi belirgin bir sebebi olan ağrılar doku hasarının durumuna göre akut ve ya kronik ağrı sınıfına girebilir her ağrı ciddiye alınmalı sebebi ve ağrıdan kurtulma yöntemleri araştırılmalıdır. Akut ağrılar ağrının olduğu bölgeye uygulanan tedavinin başarılı olmasıyla genellikle ortadan kalkar. 2 ay süreyi geçen ağrılar kronikleşmiştir ve tedavi edilmeden geçmesi mümkün değildir.
  3. Geçmiş yıllarda bel fıtığı ameliyatı olmuştum ama ağrılarım tamamen geçmedi bana nasıl bir tedavi gerekir?
    Cevap: Öncelikle ağrının sebebi çekilecek yeni bir bel MR’ı ile tespit edilmelir. Başarısız bir bel fıtığı ameliyatı geçirilmiş, fıtığa bağlı omurilik kanalında yapışıklıklar mı var yeni bir bel fıtığı mı yoksa sadece ağrı tedavisine mi ihtiyaç duyuluyor bu sorular cevaplandıktan sonra tedavi yöntemi belirlenir.
  4. Radyofrekansla tedavi olduğumda yeterli başarı sağlanamama durumu var mı? Böyle olursa ne yapmam gerekir?
    Cevap: Radyofrekansla yapılan tedaviler % 90 ve üzeri başarılı sonuç veriyor ama unutulaması gereken durum doğru sinir liflerine radyofrekansla tedavi yapılsa bile yakın bölgedeki tedavi öncesi ağrı iletimi olmayan başka bir sinir tedavi sonrası ağrı iletimi yapabilir. Bu tedaviyi birden fazla kez yaptırmak gerekebilir.
  5. Dizlerimde ileri seviye kireçlenme var buna bağlı hareket kısıtlığı ve ciddi ağrılar çekiyorum radyofrekans benim durumumda nasıl bir çözüm olur?
    Cevap: Bu durumdaki bir hastada radyofrekans tedavisi sadece ağrı sinirlerini bloke edip hastayı ağrıdan kurtarabilir. Kireçlenmeye bağlı hareket kısıtlığına her hangi bir etki etmeyecektir. Böyle şikayetleri olan hastalarda hastanın kireçlenmesinin seviyesine uygun ortopedik cerrahi ve ya hücresel tedaviler uygulanmalı hareket kısıtlığı ortadan kaldırıldıktan sonra halen devam eden ağrılar varsa radyofrekansla ağrı tedavisi ana tedaviye ek olarak yapılmalıdır.

BİZ SİZİ ARAYALIM